Evcilik Oyunları...
Ramazan ismindeki herkesin gardını almış “Bana espiri mi yapacaksın yoksa?” bakışlarına rağmen, kandillerle süslü bir Ramazan ayını daha yarılamış bulunmaktayız.
Yazımın devamını “Ah nerede o eski Ramazanlar” şeklinde devam ettireceğimi düşünenler, yanıldınız. Aslında bu devrin Ramazanlara daha çok ihtiyacı var. Bir birine uymayan iş çıkışları nedeniyle darman duman olan aile ortamının toparlanması adına şartlı koşullanma ile birleştirici rolünde.
Eş dost, konu komşu, akraba ayrımı gözetmeksizin yapılan ziyaretler ve süre gelen evcilik oyunları biraz sahte yüzler barındırmış ve abartılmış olsa da yine de güzel. Hurmasıyla, çeşit çeşit tatlısıyla bir de tabi pidesiyle en bildik, en bizden Ramazan günleri...
Biraz da abartıyoruz tabi ama o bile kültürümüzden sanırım. Geçmişin tarlasına ekilen kültürlerimizi biçiyoruz… Biçmek demişken aklıma cerrahlar geliyor, cerrah demişken de doktorlar… Ya da ben lafı oraya getirmeye çalışıyorum. Tabi doktora bir de hasta gerek. Ramazan da bunun için uygun bir ay.
Doktora giden ve doktor tavsiyesine bire bir uyan okurlarım. Hepinize sesleniyorum aynı doktor acep size küllük gibi gezmeniz konusunda herhangi bir tavsiyede mi bulunuyor? Her dediğine tamam diyorsunuz da niçin sigara yasağını delip geçme gayreti içersine giriyorsunuz.
Mahyalar mumdan yapılmadığından beri sanat olmadığı gibi mahyacılık, sigara yasakları ve doktor tavsiyeleri oldu olalı artık küllükçülük de sanat değil. Sigara içmeyelim. İçenlerin sigaralarının uçlarını keselim. Paket içindeki bütün sigaraların üstüne kırmızı kalemle “İçme beni yazalım”…
Hali hazır da kül demişken aklıma gül geldi. Gül demişken de geçen yazım üzerine göndermiş olduğunuz reçellik güller geldi haliyle. Hepsi için teşekkür etmekle birlikte şeker de gönderseydiniz çok makbule geçecekti… Ağzımız tatlansın de mi okuyucu?!!
Ramazan valla sana bir şey demedim...